olarak lanse ediliyor. Aslında bu hem doğru hem ele değil. Nerclen baktığınıza bağlı. Eğer jeoteımal eneıjiyi doğru kullanırsanız diğer eneıji kaynak.Ianna göre çevreyi çok az kirleteceksiniz. O zaman ela jeoteımal eneıji yeşil eneıji haline gelecek. İzlancla Reykjavik örneği, jeotermal enerji kullanımı konusunda çok çarpıcı bir örnektir. 1920'Ii yıllarda Reykjavik kömürle ısıtılıyor ve kentin üzerindeki kesif bir is oluşuyor. İzlancla, rüzgarın çok fazla olduğu bir yer. O kadar fazla ki, ağaç yetişmiyor. Ama buna rağmen önlenemeyen bir kirlilik söz konusu. İzlanclalılar 1920'Ierden sonra jeotenııal enerji ile ısınmaya karar veriyorlar ve bugün baktığınızda o dönemlerdeki yoğun hava kirliliğinden eser yok. Jeotermal enerji fiziksel çevremize nasıl etki ediyor 7 Önce arazimizi etkiliyor. Jeotermal enerjiyi bulduğumuz, işlettiğimiz yerdeki araziyi çok etkiliyor. Büyük gürültü yaratıyor. Eğer yakın çevrede insanlar yaşıyorsa, bu gürültü onları etkiliyor. En önemlisi ele yer altından jeotermal akışkanı çektiğiniz zaman, bulunduğu yerele göçmelere neden olabiliyor. Eğer o civarda insanlar yaşıyorsa, bu hayati bir etki yaratıyor. Yaratılan sismisite denilen bir olay var. Jeotermal enerji ürettiğiniz zaman sismik hareketler oluşmuyor ama [ill SU VE ÇEVRE TEKNOLOJiLERİ • SAYI 10 jeotermal akışkanı yer altına tekrar bastığınızda, bazı sismik olaylar yaşanıyor. Bu uygulamanın etkileri belli yerlerde gözlemlenmiş durumda ve bunlar içinde oldukça önemli olanları var. Son katıldığım bir toplantıda 3 şiclcletincle depremlere yol açtığı beliıtilcli. Dünyanın en büyük jeotermal sahası olan ve 25-30 kilometre büyüklüğündeki Amerika California'cla 'Gayzer' adıyla anılan bu sahanın etrafında yaşayan insanlar oluşan sismik etkilerden şikayetçiler. Bildiğimiz tüm termik santraller ısı deşarjı yaparlar. Ama jeotermal enerji düşük sıcaklıklardan elde edildiği için deşarj ettiği ısı diğer termik santrallere göre çok daha fazla. Bu oran 4 ile 10 kat arasında olabiliyor. Mesela Hamitabat'ta 600 megavatlık bir doğal gaz santralı var. Bu santral kurulduktan sonra çevresinde kuru bir hava ve kuraklık yaratarak lokal bir iklim değişimi yaratmış. Bu oldukça büyük bir santral ama 100 megavatlık bir jeotermal santral ela bu etkiyi yaratabiliyor. Dolayısıyla ısı deşarjı oldukça önemli. Su kaynaklan açısından önemli etkileri var. Çünkü jeoterrnalclen elektrik enerjisi elde ettiğiniz zaman soğutmada suyu kullanıyorsunuz, eğer o civarda su kaynaklan pek fazla değilse bu çevreyi oldukça etkileyecek bir durumdur. Çok miktarda ağaç kesiliyor, yollar için, boru hatları için, santral için, kuyular için. Dolayısıyla çevreyi çok etkiliyor, bazı yerlerde ziraatı etkiliyor. Mesela El Salvaclor'cla çalıştığım yerlerde kahve bitkileri üretilen yerleri çok etkilediğini görmüştüm. Jeotermal enerji dışarıya sadece buhar atıyor deniliyor ama attığı buhar, daha önce ele söylediğim gibi orada bir mikro iklim, kurak bir iklim yaratabiliyor. Gürültü konusuna gelince, değişik gürültü kaynakları var. Mesela sondaj yapıp kuyulardan birini açtığınız zaman bunların işlemleri sırasında değişik ses seviyeleri var; 114, 100, 92 clB ve benzeri gibi. Tüm bunlar çevrede yakın yerlerde yaşayan insanlar varsa insan kulağını rahatsız edecek seviyede gürültüler. Kimyasal etkisine gelince jeotermal gelişimin; gaz deşarjı var. Dışarıya çıkan gazlar arasında daha çok H2S, CO2 ve amonyak bulunuyor. Bunlardan en önemlisi tabi ki CO2 . Özellikle ülkemizin kaynaklarındaki CO2 oranı dünyadaki diğer kaynaklara göre oldukça yüksek. Hatta o kadar yüksek ki mesela, hazı santrallerimizde jeotermal enerjiden elektrik üretirken nercleyse bir doğal gaz santralının 3/4'ü kadar karbondioksit üretebiliyoruz. Bu bizim kaynaklarımızın doğasında var. Burada jeotermal rezervuarı işletiyoruz ve böylece CO2 sayesinde jeotermal rezervuarcla akış daha kolay oluyor. Yüksek CO2 miktarı bir yandan çevreye zarar verebileceği gibi, onun sayesinde biz kaynağımızı daha etken bir şekilde ele işletebiliyoruz. Bildiğiniz gibi H2S oldukça rahatsız edici bir gaz ama bizim jeotermal kaynaklarımızda çok fazla yok. Dünyanın belli yerlerinde özellikle kLın.ı vaha sahalarında H2S son derece fazla, bunun elimine edilebilmesi için Amerika'da ciddi araştırmalar yapılıyor ve önemli miktarda yatırımlar yapılıyor. Jeotermal su deşarjı oldukça önemli. Özellikle bizim sularımız soda karakterli sular ve nehirlerimize karıştığı zaman, bunların tarımda kullanılması pek mümki.in değil. Bunun dışında en önemli kirleticiler lityum, bor, civa ve arsenik'tir. Bizim jeotermal sularımızda arsenik tehlikeli değerlerin altında bulunuyor ama bor Türkiye'deki jeotermal kaynaklarda son derece etken. Bor ela tarımı etkileyen bir element. Özellikle bora karşı çok hassas olan tarım ürünleri var. Katı atıklarımız ela var; kalsiyum karbonat, silika gibi. Bunlar aslında çevreye görüntüsel olarak etki ediyor ama insanlara ve bitkilere pek zararlı değil. CO2 emisyonları konusunda ise, dünyadaki duruma baktığınız da jeotermalin çok avantajlı olduğu görülüyor. Ama bizdeki durum böyle değil. Jeotermalclen elektrik elde edilen sahalarımızdaki değer; yaklaşık 500 civarında. Dolayısıyla o kadar ela avantajlı sayılmaz. Şimdi jeotermal gelişimin biyolojik etkisine bakarsak; lityum özellikle narenciyeyi çok etkiliyor. İnsan sağlığı ve sudaki ha-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=